SANAT VE SANATÇIYLA HESAPLAŞMA
bozkır dayanıklılığımızın tarlasında
kalbimiz
ellerimiz ayaklarımız arasında
ve kimsenin bölemediği şarkıyı
güllerin, buğdayların ve acının şarkısını
bir haziran uygulayacak sesimize.
T. Uyar
Devrim Taksim’de göz kırparken sokakları dolduran ritmler,renkler,yazılar,dizeler ve çizgiler bize şunu gösterdi. Beş ay önce 31 Mayıs gecesinde her şey değişti ve bu değişimden sanat ve sanatçıda etkilendi. Oysa ki 1 Haziran’dan önce sanatçı bu dünyayı “evi olarak görmeyen ve kendine yepyeni estetik bir dünya kurabilen, bu dünyadan sıyrılabilen insandı. 1 Haziran'dan önce diyorum, çünkü ondan önce ki aylarda bize söylenenleri ya kabul ediyor, ya da kendi düşüncemiz dışında ki düşüncelere alan açmıyorduk.Kısmen sorguluyorduk ya da kendimizi dayatarak soruyorduk.Öğrenmek yerine öğretmeyi tercih ediyorduk. Bu öğretme sürecinde hepimiz birer öğretmendik ve beslendiğimiz nokta sözlüklerdi.Bilirsiniz bir kelime hayatımıza girmeden önce sözlüklere bakarız.Kullanım alanlarını seçmek için sözlüğün açıklamalarını dikkat eder ona göre cümlelerimizi kurarız. Hatta anlatımımızda yada tanımlamalarımızda bir sakatlık çıkmasın ister ,sözlüğün kelimeyi tanımlamasını yetersiz bulup eş anlamlılarına,mecazi anlamlarına bakarız. Yani sözün özü, sözlüklerden ve sözcüklerden doğru şekillenen bir yaşam vardı karşımızda. Buradan yola çıkacak olursak o bahsettiğim ''dünyadan sıyrılmış insan'' yani ''sanatçı '' ; Gösterim Sanatları Terimleri Sözlüğünde Yaratıcı ve olağandışı nitelikleri olan, sanat yapabilecek yetkide olan kişi olarak tanımlanmıştı. Sanatçının ürettiği sanatsal biçim ise gündelik hayata karşı çıkan ve gerçekliği yok ederek, kendisi gerçek olandı.Bir taraftan da üstün yeteneklere sahip olanların üretimlerini bize tanımlayan Türkçe Büyük Sözlük’ e göre ‘’Sanat’’ : üstün yaratıcılık: 2. Belli bir uygarlığın veya topluluğun anlayış ve zevk ölçülerine uygun olarak yaratılmış anlatım 3. Bir şey yapmada gösterilen ustalık: Konuşma sanatı. 4. Bir meslekte uyulması gereken kuralların tümü: Askerlik sanatı. 5. Zanaat. Türk dil kurumunun sanatçı tanımında dikkat çekmek istediğim bir başka nokta da Askerliğin sanat olması. Evet askerlik sanattır, hem de savaş sanatı. Kendi tanımınıza göre, sizler üstün yeteneklere sahip olanlar, birilerini öldürmeyi ve kan akıtmayı becerebilenler. Bu becerilerini her gün geliştiren ve ellerinde kan eksik olmayanlar. Haklısınız sanatı bizden öğrenecek değilsiniz, siz iyi bilirsiniz ! Ama şunu da unutmamalı ; artık siz bilmiyorsunuz, bizden öğreniyorsunuz ve öğreneceksiniz .
*Sema yayla ‘’Bozkırın En Büyük Caddesi ‘’ Solfasol Ağustos 2013 Sayı:28
(Kaldıraç dergisi 150. sayıda yayınlandı)
bozkır dayanıklılığımızın tarlasında
kalbimiz
ellerimiz ayaklarımız arasında
ve kimsenin bölemediği şarkıyı
güllerin, buğdayların ve acının şarkısını
bir haziran uygulayacak sesimize.
T. Uyar
Devrim Taksim’de göz kırparken sokakları dolduran ritmler,renkler,yazılar,dizeler ve çizgiler bize şunu gösterdi. Beş ay önce 31 Mayıs gecesinde her şey değişti ve bu değişimden sanat ve sanatçıda etkilendi. Oysa ki 1 Haziran’dan önce sanatçı bu dünyayı “evi olarak görmeyen ve kendine yepyeni estetik bir dünya kurabilen, bu dünyadan sıyrılabilen insandı. 1 Haziran'dan önce diyorum, çünkü ondan önce ki aylarda bize söylenenleri ya kabul ediyor, ya da kendi düşüncemiz dışında ki düşüncelere alan açmıyorduk.Kısmen sorguluyorduk ya da kendimizi dayatarak soruyorduk.Öğrenmek yerine öğretmeyi tercih ediyorduk. Bu öğretme sürecinde hepimiz birer öğretmendik ve beslendiğimiz nokta sözlüklerdi.Bilirsiniz bir kelime hayatımıza girmeden önce sözlüklere bakarız.Kullanım alanlarını seçmek için sözlüğün açıklamalarını dikkat eder ona göre cümlelerimizi kurarız. Hatta anlatımımızda yada tanımlamalarımızda bir sakatlık çıkmasın ister ,sözlüğün kelimeyi tanımlamasını yetersiz bulup eş anlamlılarına,mecazi anlamlarına bakarız. Yani sözün özü, sözlüklerden ve sözcüklerden doğru şekillenen bir yaşam vardı karşımızda. Buradan yola çıkacak olursak o bahsettiğim ''dünyadan sıyrılmış insan'' yani ''sanatçı '' ; Gösterim Sanatları Terimleri Sözlüğünde Yaratıcı ve olağandışı nitelikleri olan, sanat yapabilecek yetkide olan kişi olarak tanımlanmıştı. Sanatçının ürettiği sanatsal biçim ise gündelik hayata karşı çıkan ve gerçekliği yok ederek, kendisi gerçek olandı.Bir taraftan da üstün yeteneklere sahip olanların üretimlerini bize tanımlayan Türkçe Büyük Sözlük’ e göre ‘’Sanat’’ : üstün yaratıcılık: 2. Belli bir uygarlığın veya topluluğun anlayış ve zevk ölçülerine uygun olarak yaratılmış anlatım 3. Bir şey yapmada gösterilen ustalık: Konuşma sanatı. 4. Bir meslekte uyulması gereken kuralların tümü: Askerlik sanatı. 5. Zanaat. Türk dil kurumunun sanatçı tanımında dikkat çekmek istediğim bir başka nokta da Askerliğin sanat olması. Evet askerlik sanattır, hem de savaş sanatı. Kendi tanımınıza göre, sizler üstün yeteneklere sahip olanlar, birilerini öldürmeyi ve kan akıtmayı becerebilenler. Bu becerilerini her gün geliştiren ve ellerinde kan eksik olmayanlar. Haklısınız sanatı bizden öğrenecek değilsiniz, siz iyi bilirsiniz ! Ama şunu da unutmamalı ; artık siz bilmiyorsunuz, bizden öğreniyorsunuz ve öğreneceksiniz .
Sanatçı’yı kutsayan sanatını
da dört duvar arasında koruyan , tekelci kapitalizmin hem mal hem
de imajlar satışını yapan, uluslararası pazarın değişmelerine
ve ihtiyaçlarına göre biçimlenip değişen, önceden-yapılmış,
önceden kesilip biçilmiş, paketlenip sunulmuş ,milyon dolarlara
alınıp-satılan hatta paha biçilemeyip kilitli dolaplarda saklanan
,’’sanattan anlamayan’’ insanlardan kaçırılandı .Yani
sanat onlara göre bir pazardı . Birilerinin (devletin-sistemin)
tanımlamalarına dayanan hayat, Haziran'la birlikte ezberlerin
bozulduğu, öğretilerilerin herkesce sorgulandığı bir biçim
kazandı. Bu sorgulama sonucunda ilk bahsettiğim sanat ve sanatçı
imgesi kırıldı.
Bırakalım onlar büyük sözlüklerde
yazadursunlar. Biz kendi yazdığımız Haziran Hikayemize bakalım.
‘’Hikayemizi okuyanlar, yeniden öğrenmeye başladığımızı
görenler korku duvarının yıkıldığını gördüler.
Yanıldıklarını en büyük caddenin ortasında duran binlerce
Ethem'i gördüklerinde anladılar. Anladılar ve daha fazla
korktular. Sokaktaki isyan ateşini söndürmek için, özgürlük
savunucularını dört duvar arasına koymak için sabahın dördünde
baskınlar yaptılar. Bastırdıklarını, sindirdiklerini sandılar.
Yeniden korku duvarını inşa ettiklerinde işe yarayacağını
sandılar. Ama tekrar yanıldılar. Yanıldıklarını ''
gözaltılar, tutuklamalar bizi yıldıramaz'' diyen binleri
gördüklerinde anladılar. Anladılar bozkırın cayır cayır
yandığını ve ne yaparlarsa yapsınlar o ateşi
söndüremeyeceklerini. Daha fazla korktular ve korkularını gözaltı
listelerini yayınlayarak ,aramalar çıkartarak ve aileleri tehtid
ederek gizlemeye çalıştılar. Ama yine yanıldılar.
Yanıldıklarını listedeki
isimlerin,annelerin,babaların,kardeşlerin,yoldaşların yanyana
geldiği forumları gördüklerinde anladılar. Anladılar bir defa
daha yanıldıklarını.Ve bizler forumlarda hikayelerimizi
anlatırken,yeniden öğrenirken ve deneyimlerimizi paylaşırken
direnenlerin asla yenilmediğini gösterdik * ’’ . Ve Haziran’da
her sokak başında elinde spreyi ile duvara yazı yazanlar,resim
yapanlar, piyanosu ile sokağa çıkanlar,çadır aralarında beste
yapıp ‘’biber gazı bala benziyor’’ diyen korolar,tomanın
önünde dans edenler anlattılar ki sanat ve sanatçı ait olduğu
yerde sokakta .
Her köşe başında bir sanat vardı,
her köşe başında bir sanatçı vardı, her köşe başında
rengarenk bir direniş vardı. Orantısız güce karşı, orantısız
zeka ürünleriyle karşılık veren bizler sanatı ve sanatçıyı
Haziran’da ait olduğu yere indirdik, sokaklara ! dedik ve her
şeyi yeniden öğreniyoruz, yeniden yazıyoruz derken boşuna
demediğimizi gördük, gösterdik. Artık onların bize tanımladığı,
bizlerden uzak olan sanat ve sanatçı yoktur dedik. Bize yapılan
tanımlamalar içerisinde imgelerimle sokaklarda olan kişi olarak
ben (onların tanımıyla sanatçı) yabancılaştırılan,
yabancılaştığım, yabancılaştırıldığım sokaklardayım.
Sokaklarda dolaşan,adliye önlerinde dostları almaya giden,gezide
düşenleri unutmayan-unutturmayan ve geziden-Aralık'a,Aralık'tan
da nice Haziran'lara gidecek olan ben, yabancı değilim.
Bir taraftan Haziran devam ederken,nice
Haziran'lar göreceğimizi söyleyenler varken diğer taraftan
ulusalcılar ve sol sekterler bu direnişi sönümlendirme
çalışmalarına başladı. Haziran bitti dedi. Tek ortaklaştıkları
noktada Hükümet istifa dediler ve alandan çekildiler. Ulusalcılar
ve sol sekter olanların bu tavrı 25 Kasım Pazartesi günü
bozkırın ortasında görülen Red-Hack davasından yargılanan 14
kişiyi ve 14 kişiden birisi olan Barış Atay’ı , sanatçımızı
yalnız bırakarak devam ettirdiler.14 kişiye yöneltilen üç soru
vardı,
RedHack ile bağlantın var mı? , 1 Mayıs'ta hepimiz
Redhack'iz sloganı yazılı pankart taşıdın mı? , İstanbul'dan
alınan Emrah'ı tanıyor musun? Ardından bir telefon konuşması
dinletilerek davayı sonuçlandırdılar. Adaletlerinden
oluk oluk kan akanların kararı önce 9 kişiyi serbest bırakmak, 5
kişinin gözaltısını devam ettirmekle sonuçlandı. Sonuçlanan
dava çıkışında Barış Atay ''Bu
hukuksuzluğun hesabı sorulacaktır. Hiçbir şeye dayanmayan bir
suçlamaydı. Bazı şeylerin sebebi belliydi. Ama hiç kimse geri
adım atmayacak. Mahkemeye çıkartılan beş kişiyi de bekleyeceğiz
öyle gideceğiz.
İçerideki kişiler Barış Atay’dan daha değersiz değil. İktidar insanları canlarının istediği gibi gözaltına alıyorsa, bunlar şimdiye kadar Reyhanlı’da Roboski’de, Hopa’da, Armutlu’da, Gezi’de doğru dürüst haber yapılmadığı için oluyor. '' açıklamasında bulundu. Bu açıklama gösteriyor ki ne sanat nede sanatçı üstün yeteneklere sahip olan,kendi dünyasını kuran ve yaşayan birisi . Bu açıklama gösteriyor ki Artık Hiçbir Şey Eskisi Gibi Değil ! Tabi şunu da eklemek gerek, siz ulusalcılar,siz sol sekter düşünenler, Haziran direnişini doğru okuyamayanlar hesabını sanatçının fırçasında,sesinde,dizesinde,öyküsünde vereceksiniz.Ve adaletlerinden oluk oluk kan akanlar, sizler karşınızda Haziran'ı bulacaksınız !
İçerideki kişiler Barış Atay’dan daha değersiz değil. İktidar insanları canlarının istediği gibi gözaltına alıyorsa, bunlar şimdiye kadar Reyhanlı’da Roboski’de, Hopa’da, Armutlu’da, Gezi’de doğru dürüst haber yapılmadığı için oluyor. '' açıklamasında bulundu. Bu açıklama gösteriyor ki ne sanat nede sanatçı üstün yeteneklere sahip olan,kendi dünyasını kuran ve yaşayan birisi . Bu açıklama gösteriyor ki Artık Hiçbir Şey Eskisi Gibi Değil ! Tabi şunu da eklemek gerek, siz ulusalcılar,siz sol sekter düşünenler, Haziran direnişini doğru okuyamayanlar hesabını sanatçının fırçasında,sesinde,dizesinde,öyküsünde vereceksiniz.Ve adaletlerinden oluk oluk kan akanlar, sizler karşınızda Haziran'ı bulacaksınız !
Elbet hesap soracağız, sanatçılar
hariç değil !
Elbet kazanacağız, sanatçılar
dahil !
Sema Yayla
(Kaldıraç dergisi 150. sayıda yayınlandı)
Yorumlar
Yorum Gönder