Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

SİSTEM MELANKOLİKLERİ

                                        ''Gökkuşağı gibi duygulu şiir, ancak karanlık bir temelden çıkarılır, bu yüzdendir ki, dehasına şairin, melankolik ögeler katılır . '' Gothe     Bugünlerde bir melankoli dalgası alıp vuruyor bizi bilmediğimiz kıyılara, örneğin bir halk düşse yere üşeniyor almaya melankolikliğinden. Yada bir kedi ölüyor olsa  karşısında , görmezden geliyor melankoli kafalarında.... Ihlamur ve Ben      Bu melankoli günlerinde  onu tanımaya ihtiyacımız olduğundandır bu yazım.  Tarihte Melankoli      Homeros destanında  ilk melankolik kişiyi görüyoruz. Bu kişi Camus'a göre tanrılar tarafından lanetlenen ve cezalandırılan ilk insan  Sisyphos'un torunu , Bellerophontes 'tir. Ayrıca , Troya savaşlarının ünlü komutanlarından Aias, sonu intiharla biten melankolik kişiliğin ilk örneklerindendir.  Melankoli üzerine ilk kapsamlı çalışma günümüzden iki bin dört yüz yıl kadar önce, Antikçağ,Kos Adası Tıp Okulu'nd

Uzak Geçmiş Olarak Devlet, Yakın Tarih Olarak 12 Eylül

                       Devlet , insanları toplum yaşamında başvurdukları bir örgütlenme biçimidir.Devlet her şeyden önce sosyal gerçeklik ve her sosyal gerçeklik gibi tarihsel bir gerçekliktir.   Devlet elinde üstün yaptırım gücü olan ve bu gücü Anayasa'dan alan bir örgütlülüktür. Hacmi büyük ve etkileri ağırdır. Burjuva görüşe göre devlet her toplumun bir düzene gereksinimi vardır.Toplumun bireyleri arasında  bir anlaşmazlık çıktığında da , yansız bir kişi yani bir hakem bu anlaşmazlığı çözer.Ve bu düzen koruyucusu ''Devlet'tir ''. Genel yararın doğurduğu devlet ''genel yarar''ın da temsilcisidir.Daha da öteye , ''ahlak düşüncesi'nin,giderek ''aklın'' bir verisidir devlet.   Marksist görüş'e göre devlet , öyle burjuva ideologlarının ileri sürdükleri gibi, toplumun dışında ve toplumun üstünde değildir.Ne aklın verisidir o, ne de Tanrı vergisi. Devletin kökenini toplumun yapısında,toplumlarda görülen en temel uz

SANAT'IN BEŞ HALİ

                         Ortak bir sömürüyü olu ş turan egemen s ı n ı flar, bu sömürü sisteminin sürdürülmesi aç ı s ı ndan siyasi iktidar ı s ı n ı fsal anlamda elinde bulundurmak zorundad ı r.Bu nedenledir ki, kendi s ı n ı fsal iktidarlar ı na kar şı bir uyan ışı ,direni ş i,ba ş kald ı r ışı önlemenin,kendi s ı n ı flar ı d ışı nda bir s ı n ı f iktidar ı n ı engellemenin aray ışı içerisindedir.Bu aray ış içerisinde en etkili yöntem olan ''Adalet'leri '' bugün en i ş levlisidir. Tabi adaletin varl ığı n ı koruyan kolluk kuvvetleri dahil... Bu aray ış ve çaba içerisinde sömürülen,ezilen,asimile edilen,katledilen y ığı nlar ı n gerçeklere ula ş mas ı n,bilinçlenmesin,sömürüye ba ş kald ı rmas ı n diye , egemen s ı n ı f iktidarlar ı ellerinden gelenleri ardlar ı na koymazlar ve her ş eyden önce gerçeklerin ışığı n ı tutacak olan dü ş ünceye, dü ş ünce özgürlü ğ üne ve en do ğ ru belleklerimize sald ı r ı rlar. San ı lmas ı n ki,

YÜREKLERİNİZE TURNA KUŞU KONSUN

“Yer taşımazsa seni gel o zaman göklerime!” Başta Ezidiler ,Filistinliler olmak üzere katledilen tüm Dünya Halklarını bir Turna edasıyla selamlıyorum … Turna kuşunun bir çok hikayesi ,adına yazılmış şarkılar ve şiirler vardır .Ama benim Turna Kuşum İkinci Dünya Savaşından sonra şeker bile yiyemeyen 12 yaşındaki Sadako’nun bugünlere uçurduğu binlerce Turna’ya dayanıyor. Sadako Hiroşima’ya bomba atıldığında annesini ve babasını kaybetmiş henüz 2 yaşında minnacık bir kız çocuğudur.12 yaşına gelen Sadoka kansere yakalanır ve hastalığı ilerleyince bir hastaneye yatırılır. Durumu gün geçtikçe kötüye gidiyordur ve herkes umutsuz bir şekilde ölümünü bekliyordur. Aslında Sadako’nun ölümünü doktorlar ve hastahanedeki diğer ölümü kabul etmiş hastalar beklemektedirler. Tek bir kişi ölümü beklemeden yaşama koşmaktadır, bu Sadako’dur… Bizim Sadako koridorlarda koşar, oynar ve öteki hastalara yardım eder. Hastanede Sadako’nun yarenlik ettiği hastaların arasında 80 yaşlarında kendisi gibi kanser

Büyük Başkan’ın yolundan…

Büyük Başkan’ın yolundan… Süleyman Seba’nın ölümünün ardından bir yazı fırladı ortaya ”Nefret” üzerine . Kim var kim yok üşüştü başına… Bir taraf Seba için MİTÇİ-KATİL derken, diğer taraf o bizim Beşiktaşımızın Büyük Başkanı dedi.Ve bu kargaşa içerisinde bir grup diğerine dert anlatmaya çalıştı. Dert anlatılamayan noktada tehtidler savruldu. Öncelikle şunu belirtmeliyiz ; ”Söyleyecek bir sözü olmayan insan tehdit eder ” Vuracakmış,kıracakmış,karşısına çıkacakmış .Bırakın çıkmak isteyen çıksın biz çıkmıyoruz. Süleyman Seba’nın yolunda, Beşiktaş bizim için çok önemli ve bunun önemini anladığımız için tartışmadan çekiliyoruz. Tartışmadan çekilmek elbet söylenen nefret söylemlerini geçiştireceğiz anlamına gelmiyor. Hepsinin ama hepsinin cevabı sözcüklerle verilecektir bundan kuşku duymayınız. Ama şimdi tüm Beşiktaş taraftarını sükunete davet ediyoruz. Elbette bu sükunet eylemsizlik demek değil, eylemlerimizi yazarak, bıkmadan kendimizi anlatarak yapacağız. Konumuza dönecek olursak ,