Ana içeriğe atla

YÜREKLERİNİZE TURNA KUŞU KONSUN

“Yer taşımazsa seni gel o zaman göklerime!”
Başta Ezidiler ,Filistinliler olmak üzere katledilen tüm Dünya Halklarını bir Turna edasıyla selamlıyorum …
Turna kuşunun bir çok hikayesi ,adına yazılmış şarkılar ve şiirler vardır .Ama benim Turna Kuşum İkinci Dünya Savaşından sonra şeker bile yiyemeyen 12 yaşındaki Sadako’nun bugünlere uçurduğu binlerce Turna’ya dayanıyor.
Sadako Hiroşima’ya bomba atıldığında annesini ve babasını kaybetmiş henüz 2 yaşında minnacık bir kız çocuğudur.12 yaşına gelen Sadoka kansere yakalanır ve hastalığı ilerleyince bir hastaneye yatırılır. Durumu gün geçtikçe kötüye gidiyordur ve herkes umutsuz bir şekilde ölümünü bekliyordur. Aslında Sadako’nun ölümünü doktorlar ve hastahanedeki diğer ölümü kabul etmiş hastalar beklemektedirler. Tek bir kişi ölümü beklemeden yaşama koşmaktadır, bu Sadako’dur…
Bizim Sadako koridorlarda koşar, oynar ve öteki hastalara yardım eder. Hastanede Sadako’nun yarenlik ettiği hastaların arasında 80 yaşlarında kendisi gibi kanser olan yaşlı bir kadın vardır. Bu yaşlı kadın küçük Sadako’nun en iyi dostudur. Küçük kız, ölüm döşeğindeki bu yaşlı kadını hiç yalnız bırakmaz. Nihayet bir gün öleceğini anlayan yaşlı kadın ölmeden hemen önce küçük kıza bir öneride bulunur “Benim için çok geç ama sana yararını göreceğin bir öneride bulunacağım.Bizim inanışımıza göre, eğer bir kişi kağıttan bin tane turna kuşu yaparsa, her istediği kabul olur. Ben yapamadım ama sen yapabilirsin ve iyileşip tamamen sağlığına kavuşursun” der. Bunlar yaşlı kadının son sözleri olur. Bunları söyledikten kısa bir süre sonra yaşama veda eder.
Sadako bu gidişe üzülür ama kulaklarında yaşlı kadının son sözleri vardır. Turna Kuşu ile yaşam sevincini bir araya getiren Sadako kağıtları katlayarak biçimler oluşturur ve adına ‘origami’ denilen geleneksel Japon sanatını uygulayarak kağıttan turna kuşları yapmaya başlar. Neşe içinde kağıtlarla oynaşan küçük Sadako ilk başlarda onlarca Turna kondurur yaşamın en anlamlı yerine, umuda….Bir süre sonra umuda kondurduğu Turna’lar azalmakta ve kendiside yaşamdan kopmaya başlamaktadır. O kadar ağırdır ki vücudu, her an yere yığılacakmış gibi hisseder…Gün geçtikçe Turna kuşları azalmakta ve umuda dokunamamaktadır. Yaşamın en önemli bileşeni olan umut donmakta ve yaşam ağırlaşmaktadır…
Sadako ile birlikte ölümün karşısında duran Turna Kuşlarını görenler bu hikayeyi önce yerel basına, sonra da uluslararası basına taşırlar.Bir süre sonra binlerce kişi, dünyanın dört bir yanından Sadako’ya, yüzlerce-binlerce kağıt turna kuşu göndermeye başlar. Kendisine gönderilen kuşları gözleri ile takip edebilen Sadako hantal vücudu ve bir yay gibi gerilen elleriyle 637’inci turna kuşunu yapmaya çalışır. Bu Turna onun Yaşam’a yolladığı ve umuda kondurduğu son kuştur…
Turna’yı yaşama uçururken ağırlaşan göz kapaklarını o Turna ile birlikte uğurlar Sadako….Dünyanın dört köşesinden gönderilen kağıt Turna’lar ile odasına giren hemşireler sahipsiz kalmış binlerce kuş ile kalırlar…
O günlerden bugünlere değişmeyen tek şey yaşama konamayan Turnalar oldu. Bırakın konmayı, uçmak için kanadını açtığı anda bir bomba patlıyor en güzel yerinde Turna’nın… Gazze’de, Suriye’de ,Kürdistan’da…
Ezidi Turnaları hiç sormayın, onlar uçmak için açması gereken kanadı bırakın kanadının varolması için bir damla su bile bulamıyor. Bazı Turnalar’da susuzluktan ölüveriyor son günlerde. Evet ölüveriyorlar, çünkü öldü demek ağır kaçar insanlığımız adına. Hani ölümler mecburiymiş gibi, hani ölümler kutsanmış gibi, hani ölümler olmasa bizler yaşayamayacakmış gibi. Evet ölümleri kutsayanların Turnaları asla olmadılar, Turnası olanların ise çoktan kanatları yolundu… Çünkü Turnalar ölümü sevmezler, yaşama uçarlar ve yaşamın en önemli köşesine konarlar ”umuda”… Turna aşk gibi uçar, çünkü aşıktır gökyüzüne kadar uzanan yaşama … Umuda hasrettir Turna ….
Bir de Filistinli Turnalar vardır…Bu Turnalar yıllardır kanat açmaya çalışır uzaklarda ve bizler o kanat açışları seyrederiz.Her kanat açıldığında bir Turna ölür sessizce en sıcak bölgede.
Bir de Kürt Halkı’nın Turnaları vardır… Bu Turnalar ise gökyüzüne uzanan yaşamla toprak üzerindeki ölüm arasında asılı kalmıştır. Sürekli uçarlar ve kanadından vurulurlar…
Bir de İmge Turnalar’ı vardır.Bu imgeler sanatçıların ellerinden fırlar yaşama.Hızlıdır bu Turnalar, çoğu zaman bu uçuştan şikayetçi olanlar boynunu kırıverir bu Turnaların… İmge Turnalarını değerlendirirken bu Turnaları sahiplenen Turnaları unutmamalı.Bu Turnanın ismi bugün Mehdin Taşkın’dır. Ve bu Turnaların isimleri çoktur ve hiç bu Turnalar yok olmazlar…
Sadako’dan bugüne uçamayan binlerce Turna adına ve tüm Turnalar adına , gökyüzüne davet var…uçalım…
Bir Turna için yer cezaydı gök kurtuluş. Yer tekildi gökler çokluk.
Not: Sadako’nun hikayesi gerçektir . Ve Sadako’nun ölümünün ardından postacılar aylarca kağıttan Turna Kuşlarını taşırlar hastaneye. Sayısı milyonlara ulaşan kağıt Turna Kuşları şimdi, yeryüzündeki tüm insanlığın destek,yardım ve yaşama duygularının onurlu bir simgesi olarak, Japonya’da bir müzede sergileniyor.


   Sema Yayla

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PANAYIR SAATİ

                                                                                                                                 Panayır Saati      Gök maviye yakın , kızıldan bozma bir yavruağzı ile aydınlatıyor içimizi. İçimiz ölümler dehlizinden geçerken mücadele dolu bir acıyla yüklü. Bilinmeyenin kıyısında incelikle taşıdığımız kalbimiz orta yerinden çatlamakta. Çatlaktan sızan ''hü'' sesleri hücum ediyor sabaha. Gök asıldığı yerden kaçmaya hazırlanıyor.  Tersleşmiş başparmaklarıyla kendini Tanrı ilan eden Simülakrlar'ın  cehennemine meydan okuyor Uranos. Dur ihtarına uymuyor Uranos.  Tersleşmiş başparmaklarıyla kavradıkları silahlardan nizami bir ses yankılanıyor. Takıdı tak tak tak, takıdı tak tak , ta tak, taak tak !  Uranos rüzgarı alıyor göğsüne , dağlar boyunca koynunda saklıyor nizami seslerin içine sinmiş ''hü''leri .   Bir yankının içine siniyor tak taklar , rüzgarı hapsediyorlar dağların eteklerine. Dağlar dorukların

NEYİN PARÇASI OLDUĞUMUZU BİLİYORUZ BİLDİRİSİ

         Bizim için; bol direnişli,bol koşmalı,bol gözaltılı,bol hapishaneli,bol ölümlü,bol talcidli,bol limonlu,bol ağlamalı,bol gülmeli,bol sevdalı,bol ayrılıklı,bol dizeli,bol pankartlı,bol sloganlı,bol dayanışmalı ,bol sapanlı,bol mahkemeli yıllar oldu. Onlar için; bol kutulu,bol kanlı , bol çalmalı, bol yalanlı,bol kesmeli,bol camili,bol saraylı  yıllar oldu.  Bizim için; bol umutlu,bol baretli, bol kömürlü, bol ağrılı,bol anneli,bol çocuklu,bol ağaçlı,bol zeytinli ,bol baskınlı,bol boyalı yıllar oldu Onlar için; bol kutulu,bol kanlı , bol çalmalı, bol yalanlı,bol kesmeli,bol camili,bol saraylı  yıllar oldu. Bizim için; bol alkollü,bol halaylı,bol horonlu, bol çadırlı,bol barikatlı ,bol tazyikli,bol kardeşli, bol aşklı,bol sarılmalı,bol yaralanmalı,bol sınavlı,bol bildirili,bol manşetli ,bol madenli, bol kırmızı kartlı yıllar oldu Onlar için; bol kutulu,bol kanlı , bol çalmalı, bol yalanlı,bol kesmeli,bol camili,bol saraylı  yıllar oldu. Bizim için; bol kedili, bol

SİSTEM MELANKOLİKLERİ

                                        ''Gökkuşağı gibi duygulu şiir, ancak karanlık bir temelden çıkarılır, bu yüzdendir ki, dehasına şairin, melankolik ögeler katılır . '' Gothe     Bugünlerde bir melankoli dalgası alıp vuruyor bizi bilmediğimiz kıyılara, örneğin bir halk düşse yere üşeniyor almaya melankolikliğinden. Yada bir kedi ölüyor olsa  karşısında , görmezden geliyor melankoli kafalarında.... Ihlamur ve Ben      Bu melankoli günlerinde  onu tanımaya ihtiyacımız olduğundandır bu yazım.  Tarihte Melankoli      Homeros destanında  ilk melankolik kişiyi görüyoruz. Bu kişi Camus'a göre tanrılar tarafından lanetlenen ve cezalandırılan ilk insan  Sisyphos'un torunu , Bellerophontes 'tir. Ayrıca , Troya savaşlarının ünlü komutanlarından Aias, sonu intiharla biten melankolik kişiliğin ilk örneklerindendir.  Melankoli üzerine ilk kapsamlı çalışma günümüzden iki bin dört yüz yıl kadar önce, Antikçağ,Kos Adası Tıp Okulu'nd