Islak ve soğuk bir akşamüstünde Ankara sokaklarına inmenin ince bir sızısını hissediyordum. Yürüdüğüm sokak tanıdık ve bir o kadar da yabancısı olduğum bir yer haline gelmişti. Her attığım adım tanıdık bir yüze çarpıyor , fakat tanıdık bir yüzün deltalarında bırakılan çöplerin kokusu beni rahatsız ediyor ve bir an önce orayı terketmek istiyordum . Bir yüz bana göre deltalarında biriktirdiği çöplerle anlamsızlaşıyordu ve volkanlarından patlayan tüflerin ağırlığı kadar yok oluyordu. Irmaklarından sular akıyorsa o zaman anlamlaşıyor ve akan suyu bir kaba doldurarak içiyordum... Bir süre tabanlarımda inleyen acıyla birlikte adımladım sokağı, daha sonra kırık bir kapının kolunu açarak izbe merdivenlerden iki kat çıktım. Çıktığım yer güneş tutulması etkisinde kalmış loş bir duvardan başka bir şey değildi. Duvara doğru yürüdüğümde tanıdık,tanımadık,tanınmak istemeyen yüzlerle doluydu . Gözüme bir masa ilişti, masanın üzeri sigara külle