Geceleri uyuyamıyoruz,gündüzleri uyuyamıyoruz ve akşamları kalkamıyoruz... Yorgun ve hantallaşan bedenlerimizle sokakları karışlıyoruz geceleri. Bir taksi kornaya basıyor, dönüp bakmıyoruz bile. Cebimizde biriken demir paraların hesabını tutuyoruz bi dal sigara niyetine. Ve tanıdık bir mekana gidip çay içiyoruz,bira içiyoruz,ikram edilen tuzlu fıstığı yiyoruz. Yediklerimiz mekanlardan, içtiklerimiz hesap defterlerinden soruluyor çoğu zaman... Ve ben böyle zamanlarda , genellikle masalarda yenilen tuzlu fıstığa bakıyorum. Bu bakışım , masada tuzlu fıstığı soyanlara hayret edişimdendir hep. Hayretim fıstığın ikram olması ve çılgınca tüketilmesinden gelmiyor, onun ''tuzlu fıstık '' olmasından geliyor. Eğer tuzlu fıstığı soyarsan tuzu gider ve tuzlu fıstık kabuğu masalarda anlamsızlaşan bir eylem haline gelir. Fıstık dediğin tuzlu olur ,ve ben fıstığın tuzlu oluşunu hiç sorgulamadım.Neden fıstığı tuzlu yaptıkları beni ilgilendirmiyor. Benim ilgilendiğim