Ana içeriğe atla

Basınç Dalgaları'na Karşı , Çağdaş Sanat

                         
   



                                                   Basınç Dalgaları'na Karşı , Çağdaş Sanat
                                               
                                                                       Sema YAYLA

       Her yeni dönem kendisini yaratır ve bu yaratı içerisinde sanat , toplumsal değişimle birlikte kendi konumunu   belirler.  Bir dönemin açılıp diğerinin kapanması kuşkusuz o toplumda kültürel bir değişimle başlar. Ve her kültürel ortam, kendi sanatını yaratır; iyi-kötü, doğru-yanlış,ulusal-evrensel.Sanatı bu sosyo kültürel ortamdan soyutlayarak düşünmek söz konusu bile olamaz.Bu nedenle bir sanat eserini,disiplinler arası geçişi hangi eleştiri yöntemiyle irdelemek istersek isteyelim, önce onun yaratıldığı ortamı ele almamız gerekir. Bu bağlamda  18.yüzyıl'da üretilen sanat eserlerinin, 20. yüzyıl'da eleştirilmeye başlanması ve  ürettikleri sanat eseriyle bunu nasıl biçimsel bir temsile dönüştürdüğüne bakacağız.
18.yy 2.Sanayi Devrimi'nden sonra gelişen ekonomi ve bulunan icadlarla birlikte tam anlamıyla küreselleşme hayata geçmiş ve insanlık tarihinde yeni bir dönem başlamıştır.   ''Toulmin’e (1999, 906) göre insanlar ve toplumlar gittikçe üst üste binişen hatta ülkelerin sınırlarını bile aşan faaliyetlere girmiştir.Seyahat, iletişim,finansman, ticaret, spor müsabakaları,meslekler ve hatta popüler müzik artık tek bir ülkenin sınırları içine hasredilemez olmuştur.Buna benzer bir çok ilişki ve faaliyet, uluslararası bir niteliğe kavuşmuştur * '' . Küreselleşmenin getirdiği dalga ile birlikte Modernizm yükselmiş ve yeni dünya düzeninin estetik yüzü olmuştur.
Modernite, sanat veya endüstriyel sistem. Bu durum kitlesel tüketim döngüsünde ilerleyen bir anlaşma gibi , '' ürünün '' gerçekleşmesinde sanatın statüsünün değişkenliğini ve endüstriyel bir ürünün estetik bir ürüne dönüşmesine paralel belirtilerin birçoğunu kontrol eder.Modernizme göre; eserin özgünlüğünün,baştan çıkarma gücünün ve aynı zamanda ekonomik ve estetik olay örgüsüsündeki değerinin önemi büyüktür..Yaşam içerisinde gerçekliğin kalmadığını ve yeni bir kültür ihtiyacı olduğunu düşünen Modernistler Sanat'ın kendisini konu edinmişlerdir. Aynı zamanda kendilerine konu ettikleri sanat'ı  halka tanıtma-kabullendirme (tüketmelerini sağlama) ve bu kabulu gerçekleştirmek için aracı (koleksiyoncu-tüccar-galerici) konusuna büyük önem göstermişlerdir. Eserlerini  gösteri biçiminde tüketirler ve tükettirirler,ürünlerini tüketim sembolü olarak tükettirirler,  ürünlerini heyecan verici semboller olarak tükettirirler. Kısacası tüket,tükettir ilişkisini topluma kazandırmaya çalışırlar.
    20.yy'a geldiğimizde ise  II. Dünya Savaşı ile karşılaşıyoruz. Dünya çapında yapılan iki savaştan ikincisi olup, dünya milletlerinin çoğunun yer aldığı, 1939'dan 1945'e kadar süren küresel bir askeri çatışmadır. Bu çatışma sonunda büyük pazar paylaşımı ve anlaşmalarla sağlanan ortamın kültürel etkisi  ; Modernizmle birlikte sunulan ''tüket,tükettir'' sloganı sorgulanmaya başlanmış ve bu sorgulama toplumu ile birlikte , Çağdaş Sanat dönemin yenidoğanı olmuştur...    
1945 yılından yenidoğan olarak hayatla temasını kuran Çağdaş Sanat  , kendinden önceki üretilen sanat eserlerini eleştirmiştir.  Ve kuşkusuz Çağdaş Sanat'tan önce doğan sanat anlayışları kendinden öncekini eleştirmiş ve bu eleştiri ile birlikte kendini var etmiştir.
 Çağdaş Sanat,  Modernizm'in ;
Attığı tüket-tükettir sloganına ,
Yıllık Salon sergilerinin açma ve satma düşüncesine dayanan , bu düşünceyi merkezileştiren ve fazlasıyla koruyan akademilerine ,
Üretici (sanatçı) ile tüketici (halk) arasında bağı sağlayan ve ürünü (eseri)  pazarlayan aracıya (koleksiyoncu-galerici-tüccar-eleştirmen) ,ekonomik piyasa kurallarının sanatsal bir alana dayanmasına,
Tüketimi kültür haline getirmelerine
Sanatçı figürünün çok ön plana çıkmasına,
Estetik anlayışına karşıydı.
    Çağdaş sanat, kendi kendine ortaya çıkma, kalıcı olma ve kabul görme çabası içinde değildi. Hissedilebilir doğruluğun şimdisi metaforu üzerine kurulu bir anlayışı benimseyen Çağdaş Sanat '' burada ve şimdi anla'' sloganını atmıştır.
 '' Sanatı ''burjuva hastalıklarından'' kurtarmak! Ölü sanattan arınmak!Sanatta devrimci bir akım başlatmak!.. '' George Maciunas'ın (1931-78) yazdığı ''Fluxus Manifestosu''nda, 1960'lı yılların en radikal sanat hareketlerinden biri olan Fluxus'un amaçları böyle sıralanıyordu .
''Eylemlerimiz, sosyo-politik mücadeleden ayrı düşünülürse bütün anlamını yitirir. Harekerlerimizi koordine etmezsek, gelip geçici yeni bir 'yeni dalga', yeni bir 'Dada Kulübü' olmaktan kurulamayız.'' Çağdaş Sanat içerisinde yer alan Fluxus'un, kendisini tanımlarken ki kullandığı bu cümle , bize Çağdaş Sanat'ın kendinden önce üretilen sanat eserlerine eleştirisinin biçimsel yanıtının fikrini gösteriyor.
 Litvanya asıllı Amerikalı sanatçı  George Maciunas, 1961'de açıp bir yıl sürdürebildiği galerisini kapattıktan  sonra çıkardığı dergiye  ''akış'' anlamına gelen ''Fluxus'' adını vermiş, 60'lı yıllarda yaptığı geziler ve konuşmalarıyla Fluxus düşüncesinin yayılmasında etkili olmuştur . Fluxus , ortak bir üslup olmaktan çok , o akışa kapılan sanatçıların taşıdığı ortak bir tavırdı.
 Sanatla hayat arasındaki sınırları yok etmek  amacıyla sokak gösterileri,elektronik müzik konserleri, ses enstalasyonları ve performanslar gerçekleştirmişlerdir.Fluxus'çuların deneysel sanat etkinlikleri , 60'lı yılların kaynayan toplumsal ortamında gençliğin yıkıcı ruh halinin bir ifadesine dönüşmüştür. Fluxus'un geleneksel sanat nesnesinin dışlayarak , tuvalden hayata - galeriden sokağa- salondan parka çıkan ve kalıcılık yerine gelip geçiciliği seçen o ân'a akan  ve bitmiş yapıt yerine süreçselliği benimseyen tavrı nedeniyle günümüzde sadece fotoğraflarını izleyebiliyoruz.

 '' Fluxus anti-profesyoneldir ve sanatın sanatçıların egosunu beslemek amacıyla yapılmasına karşıdır ''

KAYNAKLAR
*Küreselleşme, Bilgi Toplumu ve Eğitim / Refik BALAY . Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, yıl: 2004, cilt: 37, sayı: 2, 61-82
**Çağdaş Sanat / Anne CAUQUELIN . Dost Kültür Kitaplığı , Türkçesi:Özlem Avcı ,Eylül 2005, Ankara, 142 sayfa
**Oluşum Süreci İçinde SANATIN TARİHİ / Nazan İŞPİROĞLU- Mazhar İŞPİROĞLU . Hayalbaz Kitap,Sanat Kuramları 5 , Ocak 2010 , İstanbul, 194 sayfa
**20. Yüzyıl Batı Sanatında Akımlar / Ahu ANTMEN . Sel Yayıncılık, Sanat Kitapları 01 , İstanbul, 300 sayfa
** Çağdaş Sanat'ın Modernizm  Eleştirisi  Makalesi / Sema YAYLA . Çağdaş Sanat Dersi Final Makalesi, yıl: 2015

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PANAYIR SAATİ

                                                                                                                                 Panayır Saati      Gök maviye yakın , kızıldan bozma bir yavruağzı ile aydınlatıyor içimizi. İçimiz ölümler dehlizinden geçerken mücadele dolu bir acıyla yüklü. Bilinmeyenin kıyısında incelikle taşıdığımız kalbimiz orta yerinden çatlamakta. Çatlaktan sızan ''hü'' sesleri hücum ediyor sabaha. Gök asıldığı yerden kaçmaya hazırlanıyor.  Tersleşmiş başparmaklarıyla kendini Tanrı ilan eden Simülakrlar'ın  cehennemine meydan okuyor Uranos. Dur ihtarına uymuyor Uranos.  Tersleşmiş başparmaklarıyla kavradıkları silahlardan nizami bir ses yankılanıyor. Takıdı tak tak tak, takıdı tak tak , ta tak, taak tak !  Uranos rüzgarı alıyor göğsüne , dağlar boyunca koynunda saklıyor nizami seslerin içine sinmiş ''hü''leri .   Bir yankının içine siniyor tak taklar , rüzgarı hapsediyorlar dağların eteklerine. Dağlar dorukların

NEYİN PARÇASI OLDUĞUMUZU BİLİYORUZ BİLDİRİSİ

         Bizim için; bol direnişli,bol koşmalı,bol gözaltılı,bol hapishaneli,bol ölümlü,bol talcidli,bol limonlu,bol ağlamalı,bol gülmeli,bol sevdalı,bol ayrılıklı,bol dizeli,bol pankartlı,bol sloganlı,bol dayanışmalı ,bol sapanlı,bol mahkemeli yıllar oldu. Onlar için; bol kutulu,bol kanlı , bol çalmalı, bol yalanlı,bol kesmeli,bol camili,bol saraylı  yıllar oldu.  Bizim için; bol umutlu,bol baretli, bol kömürlü, bol ağrılı,bol anneli,bol çocuklu,bol ağaçlı,bol zeytinli ,bol baskınlı,bol boyalı yıllar oldu Onlar için; bol kutulu,bol kanlı , bol çalmalı, bol yalanlı,bol kesmeli,bol camili,bol saraylı  yıllar oldu. Bizim için; bol alkollü,bol halaylı,bol horonlu, bol çadırlı,bol barikatlı ,bol tazyikli,bol kardeşli, bol aşklı,bol sarılmalı,bol yaralanmalı,bol sınavlı,bol bildirili,bol manşetli ,bol madenli, bol kırmızı kartlı yıllar oldu Onlar için; bol kutulu,bol kanlı , bol çalmalı, bol yalanlı,bol kesmeli,bol camili,bol saraylı  yıllar oldu. Bizim için; bol kedili, bol

Şeftali Bayramı

    Siyah Pelerinliler'in atları sürdüğü zamanlardı. Şafak sökmekte ve vapurlar iskeleye kelepçelenirken , biz pamuk şekerleri yüzümüze sürüyorduk. Sokaklar geceden kalma mide bulantılarına eşlik ediyordu. Betonların arasında büyüyen şeftali ağacına sarılıyorduk umutla. Kadife giysisinin altına sakladığı yumuşak, ekşi ile tatlıyı içinde barındıran şeftaliyi okşuyorduk parmak uçlarımızla...  Su şişelerini küllük olarak kullandığımız zamanlardı. Bir bitişin ardına sıraladığımız doğumları konuşuyorduk, pervasızca.  Bir gece kahve çekirdeğinden çıkan atlara binip gidiyorduk. Arkamızda Siyah Pelerinliler... Mahzenlere gizleniyorduk .  Mahzenler , kaosun gizlendiği gizli geçitlerdi.Bir kaç tanıdık yüze sarılıyorduk heyecanla. Heyecanımız dalından düşmeye korkan şeftali naifliğindeydi.  Bir gece mahzende şeftali doğruyordum çocuklara. Bir gümbürtü ile dağıldık etrafa. Tanıdık yüzlerin kaybolduğu, Siyah Pelerinliler'in at sürdüğü zamanlarda, koşuşan çocuklardık...  Sonra Rialto kö